10 Aralık 2010 Cuma

yirmili yaşlarım


"sevgili adaşım,
yirmili yaşlarım,


adaşım diyorum sana çünkü hem bensin, hem de bir yabancı. senden sonra ne çok şey değişti hayatımda. ne kadar çok düştüm, yara bere içinde dizlerim, dirseklerim. ne kadar çok doğruldum, yenilendim, zenginleştim içimde. çok şükür. sana verecek en ufak bir nasihatim bile yok. çünkü biliyorum ki dinlemeyeceksin. hatta ben ne dersem, inadına tam tersini yapma ihtimalin var. öylesine dik başlısın. asi, bireyci, ayrık otu, serseri ruhlu, göçebesin.


hayatta hiç evlenmeyeceğinden neredeyse eminsin. gelinlik görmek bile suratını buruşturmana yetiyor.
beyaz rengi bile sevmiyorsun ki! hayatta beyaz giydiğini görmedim yirmili yaşım! senelerdir sadece siyah bir tişört ya da mevsime göre kazak, altında siyah pantolon, burnunda hızma, dudağında siyah ruj. çanta yerine heybe takıyor, habire virginia woolf, spinoza ve nietzsche okuyorsun. evlenmek bir kenara, hele çocuk yapmak, anne olmak filan zinhar yok aklında.


sen daima çekip gitmek, kendini yıkmak ve yeniden yoğurmak peşindesin. deli gibi sigara içiyorsun. akşamları tütün kokuyor saçların. attı mı tepenin tası, karardı mı ruhunun pusulası, gitmek istiyorsun, sadece gitmek, çok uzaklara.


bugünden düne tek bir şey söyleyeceğim sana. gerisi boş çünkü. yaşaman gereken her şeyi sen nasıl olsa yaşayacaksın. sırasıyla. hatalarınla sevaplarınla. ama bir şey var ki, ne olur tut hatırında. dursun aklının bir köşesinde, kıyısında.
sakın bu kadar ciddiye alma şu anda yaşadığın aşklarını. çektiğin çekeceğin her ne aşk yarası varsa, rüzgara ver. alsın götürsün esen yel. otuzlarına geldiğinde şimdi çok aşık sandığın hallerinden, bu sevdalı demlerinden geriye bir katre bile kalmayacak. seni şefkatle kucaklıyorum.


adaşın elif."
* Elif Şafak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder